Ortaçağda da ekonomik düşünceye daha çok felsefi ve ahlaki telakkiler arasında yer verilmiş, bu düşünceler de ilkçağda olduğu gibi büyük ölçüde dini inançlara bağlı kalınmıştır. Bu dönemin belirgin özelliği kölelik müessesesi ve tarıma dayalı ekonominin varlığıdır. Bu sebeplerle Ortaçağda günümüzdeki gibi sistematik bir ekonomik düşüncenin varlığından söz edilemez. Bununla birlikte, kral veya kraliçelerin Ortaçağ boyunca monopollerin zayıflatılması konusunda ciddi gayretler sarfettiği görülmektedir.
Bu dönemde, yazılı olmayan hukuk, içtihat hukuku veya gelenek hukuku olarak da dilimize çevrilebilecek İngiliz common law hukuk sistemi dikkat çekicidir. Bu hukuk öğretisi modern rekabet hukukuna öncülük etmesi yönüyle de önem taşır. Zira dünyada modern rekabet hukuku düzenlemelerinin ilki sayılan Amerikan antitröst hukukunun mehazı İngiliz içtihat hukuku olduğu gibi, II. Dünya Savaşı sonrasında gelişme gösteren Avrupa ülkelerindeki rekabet kanunları da bu hukuk öğretisinden önemli ölçüde etkilenmiştir.
Batı dünyasında modern anlamda rekabet hukukunun ilk uygulamaları İngiltere’de görülmektedir. Bu ülkede tekeller ve rekabeti kısıtlayıcı faaliyetleri kontrol altına alma yönündeki gayretlerin, 1066 yılında gerçekleşen Norman İşgalinden daha eski dönemlere kadar uzandığı bilinmektedir. Nitekim 1003-1066 döneminde hükümdarlık yapmış olan I. Edward tarafından çıkarılan bir yasa ile bir ürünün hasat yapılmadan ya da henüz pazara ulaşmadan yüksek bedel ödenerek çiftçiden satın alınması (engrossing), bir malın götürüldüğü pazarın bulunduğu mahalle varmasından veya pazarın açılmasından evvel satın alınması (forestalling) açıkça men edilmiştir.
Bu dönemde fiyatlarda aşırılığın önlenmesi kaygısı kralları pazarı doğrudan düzenleme çabasına sevketmekteydi. Bu sebeple 1266 yılında Kral III. Henri zamanında, hububat fiyatlarıyla aralarında paralellik sağlanması amacıyla ekmek ve bira fiyatlarının mahkemece tespitini öngören bir kanun kabul edildi. Kanunu ihlal edenler için para cezası (amercements), boyunduruk cezası ve iki tekerlekli bir arabaya koşulma cezası uygulanıyordu. Bir malı henüz pazara varmadan veya pazar açılmadan evvel satın alınması eylemi (forestall), 14. yüzyılda kabul edilen bir yasayla, topluma ve fakir halka karşı zalimane ve ülkeye karşı da düşmanca davranış olarak nitelendirilmişti.
1349 yılında Kral III. Edward tarafından çıkarılan bir yasayla işçi ve çalışanların ücretleri sabitlenerek gıda maddelerinin de makul fiyatlardan satılması hükme bağlandı. Kanunda aşırı fiyat uygulayan tüccarlara, bundan mağdur olan müşteriye, mevcut cezalara ilaveten malın satınalma bedelinin iki misli tutarında bedel ödeme sorumluluğu getirildi. Bu uygulama daha sonra Amerikan Antitröst Hukukunda benimsenen cezai nitelikteki üç katı tazminat (treble demage) uygulamasına da mehaz teşkil etti. Türk rekabet hukukuna da Amerikan hukukundan adapte edilmiş oldu.
İngiliz Kralı VIII. Henry 1553 yılında, ülke dışından kaynaklanan dalgalanmalar karşısında fiyat istikrarını sağlamak amacıyla gıda maddeleri için tarife belirleme yoluna gitmiştir. Bu dönemde belli bir malın ticaretiyle uğraşan tüccarlara ait mesleki teşekküller veya muhtelif esnaf ve zanaatkârları temsil eden loncalar, kendilerini anti-tekel kanunlarından muaf tutan haklara ve imtiyazlara sahip kılınmışlardı. Söz konusu imtiyazlar İngiltere’de 1835 yılında kabul edilen Belediye Şirketleri Kanunu çıkıncaya kadar devam etti.
Rekabet kuralları, Kıta Avrupası Ortaçağında Lex Mercatoria denilen ve İngiliz Common Law sistemi gibi ticarî örf ve adetler ile teamüllerden oluşan bir hukuk sistemi içinde gelişmiştir. Kıta Avrupa’sında rekabet prensipleri daha çok Roma Hukuku etkisinde şekillenmiştir. Mesela 1283-1305 dönemi Bohemya Kralı II. Vaclav’ın çıkardığı yasayla, tacirler arasında yapılan fiyatların artırılmasına matuf anlaşma ve işbirliklerini yasaklanmıştır. Yine Floransa Belediyesi 1322 ve 1325’de kabul edilen yasalarla, Zeno’nun devlet tekellerine karşı olan düzenlemelerini benimsediği görülmektedir. Kutsal Roma İmparatoru V. Charles zamanında tekellerin sebebiyet verdiği zararları ile tüccarların ya da zanaatkârların aralarında yapmış oldukları haksız sözleşmelerden kaynaklanan zararları önlemek amacıyla bazı hukukî düzenlemeler yapıldığı bilinmektedir.
Devam Edecek…
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.