Danıştay 13. Dairesi, Ankara 2. İdare Mahkemesi’nin 12 Banka İle İlgili Vermiş Olduğu Kararının Bozulmasına Karar Verdi.

Rekabet Kurumu, Türkiye’de faaliyet gösteren bankaların mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetlerine ilişkin faiz oranı, ücret ve komisyonların birlikte belirlenmesi konusunda anlaşma ve/veya uyumlu eylem içerisinde bulunmak suretiyle 4054 sayılı Kanun’un 4. Maddesini ihlal ettikleri gerekçesiyle, söz konusu 12 banka hakkında idari para cezasına hükmetmişti. Rekabet Kurumu’nun bu kararı, ilk olarak iptal istemiyle Ankara 2. İdare Mahkemesi’ne taşınmış olup mahkeme iptal istemiyle açılan bu davanın reddine karar vermişti. Daha sonra Rekabet Kurumu’nun anılan kararı, hakkında idari para cezası uygulanmasına karar verilen bütün bankalar tarafından karar düzeltme talebiyle Danıştay’a taşınmıştır.

Danıştay 13. Dairesi;  bankaların temyiz itirazlarının kabulüne, Ankara 2. İdare Mahkemesi’nin ‘Rekabet Kurumu’nun kararının iptali istemiyle açılan davanın reddi’ kararının bozulmasına ve yeniden karar verilmek üzere dosyanın anılan mahkemeye gönderilmesine karar verdi.

Danıştay 13. Dairesi, bozma kararında genel hatlarıyla şu hususlara değinmiştir:

  1. Rekabet Kurumu’nun Türkiye’de faaliyet gösteren 12 banka hakkında verdiği ihlal kararında, farklı teşebbüsler arasındaki pazarlara ilişkin çeşitli anlaşma ve uyumlu eylemler devam eden tek bir ihlal yaklaşımı kapsamında değerlendirilmiştir.
  2. Devam eden tek bir ihlal yaklaşımı ilk olarak Avrupa Komisyonu’nun 1986 tarihli Polypropylene Kararı ile benimsenmiş ve daha sonrasında kartel soruşturmalarında dikkate alınan bir yaklaşım olmuştur.
  3. Devam eden tek bir ihlal yaklaşımında, ortak bir plan çerçevesinde aynı ekonomik amaca yönelen ve zamana yayılmış olan çeşitli davranışlar tek bir ihlal olarak değerlendirilmektedir. Bu yaklaşımda ilk olarak anlaşma veya uyumlu eylemin ana unsurlarını içeren bir çerçeve anlaşmanın veya ortak bir planın ortaya konulması gerekmektedir. Çünkü bu yaklaşımda söz konusu çerçeve anlaşmanın veya ortak planın bir kısmına katılan teşebbüsün ihlalin tamamından sorumlu tutulması söz konusu olabilmektedir.
  4. Söz konusu yaklaşımda teşebbüsün ihlalin her aşamasına katılması gerekmemekle birlikte katıldığı kısım sebebiyle diğer teşebbüslerin farklı pazar veya ürünlere ilişkin davranışlarından sorumlu tutulabilmesi için, teşebbüsün çerçeve anlaşma veya ortak plandan haberdar olduğunun veya en azından bu durumu bilebilecek durumda olduğunun ortaya konulması gerekmektedir. Bu husus ortaya konulamadığı takdirde her bir teşebbüsün ihlalin tamamından değil, sadece dâhil olduğu kısmından sorumlu tutulması gerekmektedir.
  5. Rekabet Kurumu’nun söz konusu kararına bakıldığında;
  • 12 banka hakkında mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri konusunda anlaşma ve/veya uyumlu eylem içerisinde bulunmak suretiyle 4054 sayılı Kanun’un 4. Maddesinin ihlal edilip edilmediğine yönelik olarak yürüttüğü soruşturmada 28 adet belgeye ulaşıldığı,
  • İlk 4 belgeden hareketle, 7 piyasa yapıcı bankanın mevduat ve kredi hizmetlerine yönelik fiyat tespitinde bulundukları kanaatine ulaşıldığı,
  • İlerleyen tarihlerde ihlale 5 bankanın daha katıldığı ve ortak planın kredi kartı hizmetlerini de içerecek şekilde genişletildiğinin kabul edildiği,
  • Ayrıca kamu bankalarının kamu mevduatı hizmetine yönelik eylemleri de tüm bankaların katıldığı uzlaşmanın bir parçası olarak değerlendirildiği görülmektedir.

 

  1. Söz konusu belgeler incelendiğinde Kurum’un;
  • Mevduat, kredi, kredi kartı ve kamu mevduatı hizmetlerine ilişkin olarak gerçekleştirilen çeşitli ihlallerin, devam eden tek bir ihlal kapsamında tek bir çerçeve anlaşma veya ortak plan doğrultusunda gerçekleştirildiğinin ortaya konulamadığı,
  • Kararda ortak planı somut bir şekilde ortaya koyduğu kabul edilen ilk 4 belgenin “mevduata ilişkin bir uzlaşmayı” ispatlamaktan öteye geçemediği (kredi, kredi kartı ve kamu mevduatına ilişkin bir uzlaşmayı ispatlamadığı)
  • Yalnızca bir veya iki hizmete yönelik olarak hakkında delil elde edilen teşebbüslerin mevduat, kredi, kredi kartı ve kamu mevduatı hizmetlerini kapsayan genel bir çerçeve anlaşma veya ortak plandan haberdar olduğunun ortaya konulamadığı, bu hususlara ilişkin olarak ilgili Kurul kararında yer alan tespitlerin gerekli delillerle desteklenmediği,
  • Dolayısıyla Kurul tarafından eksik incelemeye dayalı olarak işlem tesis edildiği

Görülmektedir.

Sonuç olarak Danıştay 13. Hukuk Dairesi; soruşturmaya konu olan 12 bankanın tek bir çerçeve anlaşma veya uyumlu eylem çerçevesinde hareket ettiğinin yeterli seviyede bir ispat standardı ile ortaya konulamadığı için; söz konusu teşebbüsler hakkında dahil oldukları her bir hizmet yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılması gerekirken devam eden tek bir ihlal yaklaşımı ile teşebbüslerin tüm ihlalden sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğuna karar vermiştir. Söz konusu sebeplerle Ankara 2. İdare Mahkemesi’nin kararının bozulmasına ve yeniden karar verilmek üzere dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesine oyçokluğu ile karar verdi.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın